Ana içeriğe atla

Özel Gereksinimli Çocuklar ve Babaları



Güzel bir hafta başladı, ilk günü geride bıraktık bile. Geçtiğimiz günlerde Instagram'da konuşup kararlaştırdığımız gibi, geçen perşembe katıldığımız "Otizmli Çocuklar ve Babaları" konulu seminerden edindiğim bilgi ve fikirleri sizinle paylaşacağım bu yazımda. Uzmanlara fikir vermek, ailelere ise öğretmenler odasında neler konuşuluyor tüyoları vermek için keyifli bir yazı olacağını düşünüyorum. Hadi başlayalım.

Seminerdeki babalardan edindiğim bilgiler

  • Genel olarak üç babanın üçü de erkek çocukların geç konuştuğu tabusuna takılmışlar. Bu nedenle tanı almadan önce, hastaneye gitmeden önce biraz vakit kaybetmişler.
  • Babalar genellikle doktorlara güvenmiyorlar. Birkaç uzmandan alınan bilgiler karşılaştırılıyor, kendi bilgilerinin süzgecinden geçiyor ve sonrasında bu bilgilere inanılıyor. Bir doktordan ya da uzmandan bilgi ailelerimize yetmiyor. Bu bilgi biz uzmanlar için oldukça önemli.
  • Çoğu baba, çocuklarının durumları ile ilgili bilgiyi internetten ve bilimsel kaynaklardan alıyorlar. İlk etapta başvurulan kaynak maalesef internet!
  • Kabullenme süreci için "altı ayda kabulleniliyor" gibi bir tabir kullanıldı. Aileler tarih belirlemek, bir sürece bağlı kalmak gibi çeşitli savunma mekanizmaları kullanmaktalar. Bu durum, seminerde de kendini gösterdi. Babalar arasında, altı ayda alışma gibi bir fikir söz konusu oldu.
  • Seminerdeki babalar sadece yaşadıkları sorunlardan bahsettiler. Oldukça karamsar bir seminer oldu maalesef. Bu sorunları, farkındalık oluşması açısından sizlerle de paylaşmak istiyorum. Sorunlar ise şu şekilde sıralanabilir:
    • Sosyal izolasyon: İnsanların etraflarından azaldığını, akrabalarının dahi artık görüşmekten kaçındığını bütün babalar vurguladı.
    • Uzmanlara ulaşım: Hastanelerden randevu alınamadığını, meşhur olarak bahsedilen uzmanlardan ücretler ve zaman azlığı sebebiyle randevu alınamadığını vurguladılar.
    • "Maliyetli hastalık": Otizmi bir hastalık olarak gören aileler maaliyetli olduğu ve atılan her adımın büyük meblağlarda para gerektirdiğini söylediler.
    • Sosyal çevrede yaşanan sorunlar: AVM'lerde insanların bakışları, tacizler, herkesin bir fikrinin olması gibi sebeplerle evden çıktıkları her ortamda sorunlar yaşadıklarını söylediler.
    • Kreş bulmada güçlük: Seminerde kreşlerle ilgili ilginç bir tespit ortaya kondu. Şikayet gelen kreşte çocuklarının diğer çocuklarla aynı ortamda olduğundan emin oluyormuş aileler. Şikayet gelmeyen kreşte çocuklarının farklı bir ortamda "tutulduğu" fikri olduğundan kreşe güvenmiyorlar. Bu bence çok ilginç bir tespit. Aileler nelere dikkat ediyorlar, değil  mi? İyi ki varlar.
    • Toplumun yardımcı olmaması: Yukarıda bahsettiğim sosyal izolasyon ve sosyal çevrede yaşanan sorunlar aslında toplumun yardımcı olmasıyla hallolabilecek problemler. Ancak toplum bu konuda bilgili ve farkındalığı olan bir tutum içinde değil. Bu da aileler için en büyük problem.
    • Çocuklarının onlar olmadan devam edemeyeceği korkusu her ailede söz konusu. Bu seminerde de bu konu konuşuldu.
    • Kaynaştırma sürecinde yaşanan sorunlar: Çocukları okul kabul etse bile hep bireysel eğitim almış olan çocuklar grupta zorlanıyorlar.
    • Yorgunluk: Babalar, ailelerin yorgun olduklarını ve bu yorgunluk için yardım almak istedikleri vurgusunu yaptılar.
  • Gelen bir soruda iyi bir öğretmen nasıl olmalı sorusuna babalar şu cevapları verdiler:
    • Özel gereksinimli çocuklara pozitif ayrımcılık yapılsın.
    • Öğretmenler güncel uygulamaları takip etsin.
    • Üniversitelerde yapılan çalışmalar öğretmenler kanalıyla ailelere yansısın.
    • Öğretmenler derslerde telefona ve saate bakmasınlar. Dakika sayıyormuş duygusu aileleri rahatsız ediyor.
    • Öğretmenler özel gereksinimli çocukları ve mesleklerini sevmiyorlarsa bu işi yapmasınlar.
    • Öğretmenler çocukları daha iyi tanısın.
    • Öğretmenler derslerden önce hazır olmalılar.
    • Öğretmenler işlerine saygı duymalılar.
    • Öğretmenler daha tatlı dilli olmalılar.
    • (Biz bu önerileri not aldık, okulda bir bir konuşup kendi sistemimizi gözden geçireceğiz. Diğer okullara da bunu öneriyorum. Bu yazıyı bu amaçla hazırlıyorum.)
  • Bu "sıkıntı"ların çok vurgulanması üzerine söz aldım ve "Hiç mi güzel yanı yok? Size otizm bir şeyler katmış olmalı." diye sordum. Ancak babalar ve seminerin moderatörü "otizm sadece bir sıkıntı" diyerek benim soruma net bir cevap verdiler. (Bu konuya yeniden döneceğim.) Aldığım yanıtlar ise şöyle oldu:
    • Samimi dostluklar edindiklerini söylediler.
    • Vakitlerini dolu dolu yaşamayı öğrendikleri konusunda hemfikir oldular.
    • Sabretmeyi öğrendiklerini söylediler. Diğer insanlara göre daha sabırlı olduklarını düşünüyorlar.

Seminerdeki babaların sunumlarına dair görüşlerim

Babaların bu denli karamsar olduğunu görmek beni büyük bir sarsıntıya uğrattı. Gün boyu bu seminerin etkisi ile düşünüp durdum. Sonrasında kendi velilerimle konuştuğumda rahatladım. Üç babanın üçünün de sunduğu kadar olumsuz bakmıyor aileler.
Babaların bu karamsarlıklarına rağmen süreç içerisinde söz sahibi olmaları, çabalamaları ve öğrenme istekleri beni çok mutlu etti. Bütün uzmanların aynı fikirde olduğunu düşündüğüm bir fikrim var; babalar genellikle sürecin dışında kalıyor. Seminere katılan üç babanın bu katılımı ve samimiyeti beni çok mutlu etti.

Özel gereksinimli çocukların babalarına dair bilimsel veriler
  • Yapılan çalışmalar babaların genellikle inkar aşamasından ileriye geçmekte annelere göre daha çok zorlandıklarını göstermekte.
  • Çoğu çocuk derslere, okula ya da sosyal etkinliklere anneleri eşlik etmekte; babalar dışarıda kalmakta.
  • Babalar, çocuklarını annelerden daha az ve yanlış tanımaktalar.
  • Özel gereksinimli çocuklara davranışlarında anneler daha kontrollü ve bilgiliyken; babalar daha fevri olabiliyorlar.

Özel gereksinimli çocukların babalarına öneriler
  • Süreçle ilgili bilgi sahibi olmak, sürece dahil olmanın ilk adımı.
  • Zaten yorulan annelere "yardımcı ebeveyn" olarak katılmak değil bir ebeveyn olarak katılmak daha doğru.
  • Sadece maddi bir destek olarak değil, manevi bir destek olarak da çocuklarımızın yanında olmalıyız.
  • Özellikle erkek çocuklarla özbakım, günlük yaşam, toplumsal uyum gibi beceriler çalışılırken babaların model olması oldukça önemli. Babaların bu konuda istekli ve ilgili olması herkes için çok güzel bir avantaj.
Bu seminerde "Hadi Oyuna" projesi tanıtıldı. Kesinlikle keyifli ve anlamlı bir proje. Ben buradan naçizane birkaç öneride bulunmak istiyorum. Moderatör arkadaşın karamsar cümleleri ve otizmi bir hastalık olarak nitelemesi oldukça yanlıştı. Ben bir özel eğitimci olarak diğer misyonumuzun ailelere anlamlı umutlar vermek olduğunu düşünürüm. Böyle projelere imza atan kişilerin "Otizm bir sıkıntı.", "Çekilecek dert değil." gibi ifadelerle bir seminerde bulunması beni çok kaygılandırdı. Projedeki hassas tavrı ve güzel fikri oldukça değerli olan bu kişinin böylesi bir hata yapması beni üzdüğü için buradan naçizane farklı bir yol göstermek istiyorum. Umarım o arkadaş görebilir ve bu fikrimi düşünüp haklı olduğumu görebilir.

Hadi Oyuna projesine geçeyim. Otizmli çocuklarla, gönüllü ablalar ve abiler haftanın belirli günlerinde oyunlar oynuyor. Herkes gönüllü. Bu projeye birçok şehirden birçok gönüllü ve otizmli aile katılmış durumda. Birçok seminerler düzenleniyor bu konuda. Fikir almak için sosyal paylaşım sitelerinden kendi hesaplarından takip edebilirsiniz.

Uzmanların daha çok işine yaraması ve fikir vermesi amacıyla hazırladım bu yazımı. Umarım amacıma ulaşabilmişimdir. Soru, görüş ve önerileriniz için şimdiden teşekkürler. Görüşmek üzere.


Güzel bir hafta başladı, ilk günü geride bıraktık bile. Geçtiğimiz günlerde Instagram'da konuşup kararlaştırdığımız gibi, geçen perşembe katıldığımız "Otizmli Çocuklar ve Babaları" konulu seminerden edindiğim bilgi ve fikirleri sizinle paylaşacağım bu yazımda. Uzmanlara fikir vermek, ailelere ise öğretmenler odasında neler konuşuluyor tüyoları vermek için keyifli bir yazı olacağını düşünüyorum. Hadi başlayalım.

Seminerdeki babalardan edindiğim bilgiler

  • Genel olarak üç babanın üçü de erkek çocukların geç konuştuğu tabusuna takılmışlar. Bu nedenle tanı almadan önce, hastaneye gitmeden önce biraz vakit kaybetmişler.
  • Babalar genellikle doktorlara güvenmiyorlar. Birkaç uzmandan alınan bilgiler karşılaştırılıyor, kendi bilgilerinin süzgecinden geçiyor ve sonrasında bu bilgilere inanılıyor. Bir doktordan ya da uzmandan bilgi ailelerimize yetmiyor. Bu bilgi biz uzmanlar için oldukça önemli.
  • Çoğu baba, çocuklarının durumları ile ilgili bilgiyi internetten ve bilimsel kaynaklardan alıyorlar. İlk etapta başvurulan kaynak maalesef internet!
  • Kabullenme süreci için "altı ayda kabulleniliyor" gibi bir tabir kullanıldı. Aileler tarih belirlemek, bir sürece bağlı kalmak gibi çeşitli savunma mekanizmaları kullanmaktalar. Bu durum, seminerde de kendini gösterdi. Babalar arasında, altı ayda alışma gibi bir fikir söz konusu oldu.
  • Seminerdeki babalar sadece yaşadıkları sorunlardan bahsettiler. Oldukça karamsar bir seminer oldu maalesef. Bu sorunları, farkındalık oluşması açısından sizlerle de paylaşmak istiyorum. Sorunlar ise şu şekilde sıralanabilir:
    • Sosyal izolasyon: İnsanların etraflarından azaldığını, akrabalarının dahi artık görüşmekten kaçındığını bütün babalar vurguladı.
    • Uzmanlara ulaşım: Hastanelerden randevu alınamadığını, meşhur olarak bahsedilen uzmanlardan ücretler ve zaman azlığı sebebiyle randevu alınamadığını vurguladılar.
    • "Maliyetli hastalık": Otizmi bir hastalık olarak gören aileler maaliyetli olduğu ve atılan her adımın büyük meblağlarda para gerektirdiğini söylediler.
    • Sosyal çevrede yaşanan sorunlar: AVM'lerde insanların bakışları, tacizler, herkesin bir fikrinin olması gibi sebeplerle evden çıktıkları her ortamda sorunlar yaşadıklarını söylediler.
    • Kreş bulmada güçlük: Seminerde kreşlerle ilgili ilginç bir tespit ortaya kondu. Şikayet gelen kreşte çocuklarının diğer çocuklarla aynı ortamda olduğundan emin oluyormuş aileler. Şikayet gelmeyen kreşte çocuklarının farklı bir ortamda "tutulduğu" fikri olduğundan kreşe güvenmiyorlar. Bu bence çok ilginç bir tespit. Aileler nelere dikkat ediyorlar, değil  mi? İyi ki varlar.
    • Toplumun yardımcı olmaması: Yukarıda bahsettiğim sosyal izolasyon ve sosyal çevrede yaşanan sorunlar aslında toplumun yardımcı olmasıyla hallolabilecek problemler. Ancak toplum bu konuda bilgili ve farkındalığı olan bir tutum içinde değil. Bu da aileler için en büyük problem.
    • Çocuklarının onlar olmadan devam edemeyeceği korkusu her ailede söz konusu. Bu seminerde de bu konu konuşuldu.
    • Kaynaştırma sürecinde yaşanan sorunlar: Çocukları okul kabul etse bile hep bireysel eğitim almış olan çocuklar grupta zorlanıyorlar.
    • Yorgunluk: Babalar, ailelerin yorgun olduklarını ve bu yorgunluk için yardım almak istedikleri vurgusunu yaptılar.
  • Gelen bir soruda iyi bir öğretmen nasıl olmalı sorusuna babalar şu cevapları verdiler:
    • Özel gereksinimli çocuklara pozitif ayrımcılık yapılsın.
    • Öğretmenler güncel uygulamaları takip etsin.
    • Üniversitelerde yapılan çalışmalar öğretmenler kanalıyla ailelere yansısın.
    • Öğretmenler derslerde telefona ve saate bakmasınlar. Dakika sayıyormuş duygusu aileleri rahatsız ediyor.
    • Öğretmenler özel gereksinimli çocukları ve mesleklerini sevmiyorlarsa bu işi yapmasınlar.
    • Öğretmenler çocukları daha iyi tanısın.
    • Öğretmenler derslerden önce hazır olmalılar.
    • Öğretmenler işlerine saygı duymalılar.
    • Öğretmenler daha tatlı dilli olmalılar.
    • (Biz bu önerileri not aldık, okulda bir bir konuşup kendi sistemimizi gözden geçireceğiz. Diğer okullara da bunu öneriyorum. Bu yazıyı bu amaçla hazırlıyorum.)
  • Bu "sıkıntı"ların çok vurgulanması üzerine söz aldım ve "Hiç mi güzel yanı yok? Size otizm bir şeyler katmış olmalı." diye sordum. Ancak babalar ve seminerin moderatörü "otizm sadece bir sıkıntı" diyerek benim soruma net bir cevap verdiler. (Bu konuya yeniden döneceğim.) Aldığım yanıtlar ise şöyle oldu:
    • Samimi dostluklar edindiklerini söylediler.
    • Vakitlerini dolu dolu yaşamayı öğrendikleri konusunda hemfikir oldular.
    • Sabretmeyi öğrendiklerini söylediler. Diğer insanlara göre daha sabırlı olduklarını düşünüyorlar.

Seminerdeki babaların sunumlarına dair görüşlerim

Babaların bu denli karamsar olduğunu görmek beni büyük bir sarsıntıya uğrattı. Gün boyu bu seminerin etkisi ile düşünüp durdum. Sonrasında kendi velilerimle konuştuğumda rahatladım. Üç babanın üçünün de sunduğu kadar olumsuz bakmıyor aileler.
Babaların bu karamsarlıklarına rağmen süreç içerisinde söz sahibi olmaları, çabalamaları ve öğrenme istekleri beni çok mutlu etti. Bütün uzmanların aynı fikirde olduğunu düşündüğüm bir fikrim var; babalar genellikle sürecin dışında kalıyor. Seminere katılan üç babanın bu katılımı ve samimiyeti beni çok mutlu etti.

Özel gereksinimli çocukların babalarına dair bilimsel veriler
  • Yapılan çalışmalar babaların genellikle inkar aşamasından ileriye geçmekte annelere göre daha çok zorlandıklarını göstermekte.
  • Çoğu çocuk derslere, okula ya da sosyal etkinliklere anneleri eşlik etmekte; babalar dışarıda kalmakta.
  • Babalar, çocuklarını annelerden daha az ve yanlış tanımaktalar.
  • Özel gereksinimli çocuklara davranışlarında anneler daha kontrollü ve bilgiliyken; babalar daha fevri olabiliyorlar.

Özel gereksinimli çocukların babalarına öneriler
  • Süreçle ilgili bilgi sahibi olmak, sürece dahil olmanın ilk adımı.
  • Zaten yorulan annelere "yardımcı ebeveyn" olarak katılmak değil bir ebeveyn olarak katılmak daha doğru.
  • Sadece maddi bir destek olarak değil, manevi bir destek olarak da çocuklarımızın yanında olmalıyız.
  • Özellikle erkek çocuklarla özbakım, günlük yaşam, toplumsal uyum gibi beceriler çalışılırken babaların model olması oldukça önemli. Babaların bu konuda istekli ve ilgili olması herkes için çok güzel bir avantaj.
Bu seminerde "Hadi Oyuna" projesi tanıtıldı. Kesinlikle keyifli ve anlamlı bir proje. Ben buradan naçizane birkaç öneride bulunmak istiyorum. Moderatör arkadaşın karamsar cümleleri ve otizmi bir hastalık olarak nitelemesi oldukça yanlıştı. Ben bir özel eğitimci olarak diğer misyonumuzun ailelere anlamlı umutlar vermek olduğunu düşünürüm. Böyle projelere imza atan kişilerin "Otizm bir sıkıntı.", "Çekilecek dert değil." gibi ifadelerle bir seminerde bulunması beni çok kaygılandırdı. Projedeki hassas tavrı ve güzel fikri oldukça değerli olan bu kişinin böylesi bir hata yapması beni üzdüğü için buradan naçizane farklı bir yol göstermek istiyorum. Umarım o arkadaş görebilir ve bu fikrimi düşünüp haklı olduğumu görebilir.

Hadi Oyuna projesine geçeyim. Otizmli çocuklarla, gönüllü ablalar ve abiler haftanın belirli günlerinde oyunlar oynuyor. Herkes gönüllü. Bu projeye birçok şehirden birçok gönüllü ve otizmli aile katılmış durumda. Birçok seminerler düzenleniyor bu konuda. Fikir almak için sosyal paylaşım sitelerinden kendi hesaplarından takip edebilirsiniz.

Uzmanların daha çok işine yaraması ve fikir vermesi amacıyla hazırladım bu yazımı. Umarım amacıma ulaşabilmişimdir. Soru, görüş ve önerileriniz için şimdiden teşekkürler. Görüşmek üzere.


Güzel bir hafta başladı, ilk günü geride bıraktık bile. Geçtiğimiz günlerde Instagram'da konuşup kararlaştırdığımız gibi, geçen perşembe katıldığımız "Otizmli Çocuklar ve Babaları" konulu seminerden edindiğim bilgi ve fikirleri sizinle paylaşacağım bu yazımda. Uzmanlara fikir vermek, ailelere ise öğretmenler odasında neler konuşuluyor tüyoları vermek için keyifli bir yazı olacağını düşünüyorum. Hadi başlayalım.

Seminerdeki babalardan edindiğim bilgiler

  • Genel olarak üç babanın üçü de erkek çocukların geç konuştuğu tabusuna takılmışlar. Bu nedenle tanı almadan önce, hastaneye gitmeden önce biraz vakit kaybetmişler.
  • Babalar genellikle doktorlara güvenmiyorlar. Birkaç uzmandan alınan bilgiler karşılaştırılıyor, kendi bilgilerinin süzgecinden geçiyor ve sonrasında bu bilgilere inanılıyor. Bir doktordan ya da uzmandan bilgi ailelerimize yetmiyor. Bu bilgi biz uzmanlar için oldukça önemli.
  • Çoğu baba, çocuklarının durumları ile ilgili bilgiyi internetten ve bilimsel kaynaklardan alıyorlar. İlk etapta başvurulan kaynak maalesef internet!
  • Kabullenme süreci için "altı ayda kabulleniliyor" gibi bir tabir kullanıldı. Aileler tarih belirlemek, bir sürece bağlı kalmak gibi çeşitli savunma mekanizmaları kullanmaktalar. Bu durum, seminerde de kendini gösterdi. Babalar arasında, altı ayda alışma gibi bir fikir söz konusu oldu.
  • Seminerdeki babalar sadece yaşadıkları sorunlardan bahsettiler. Oldukça karamsar bir seminer oldu maalesef. Bu sorunları, farkındalık oluşması açısından sizlerle de paylaşmak istiyorum. Sorunlar ise şu şekilde sıralanabilir:
    • Sosyal izolasyon: İnsanların etraflarından azaldığını, akrabalarının dahi artık görüşmekten kaçındığını bütün babalar vurguladı.
    • Uzmanlara ulaşım: Hastanelerden randevu alınamadığını, meşhur olarak bahsedilen uzmanlardan ücretler ve zaman azlığı sebebiyle randevu alınamadığını vurguladılar.
    • "Maliyetli hastalık": Otizmi bir hastalık olarak gören aileler maaliyetli olduğu ve atılan her adımın büyük meblağlarda para gerektirdiğini söylediler.
    • Sosyal çevrede yaşanan sorunlar: AVM'lerde insanların bakışları, tacizler, herkesin bir fikrinin olması gibi sebeplerle evden çıktıkları her ortamda sorunlar yaşadıklarını söylediler.
    • Kreş bulmada güçlük: Seminerde kreşlerle ilgili ilginç bir tespit ortaya kondu. Şikayet gelen kreşte çocuklarının diğer çocuklarla aynı ortamda olduğundan emin oluyormuş aileler. Şikayet gelmeyen kreşte çocuklarının farklı bir ortamda "tutulduğu" fikri olduğundan kreşe güvenmiyorlar. Bu bence çok ilginç bir tespit. Aileler nelere dikkat ediyorlar, değil  mi? İyi ki varlar.
    • Toplumun yardımcı olmaması: Yukarıda bahsettiğim sosyal izolasyon ve sosyal çevrede yaşanan sorunlar aslında toplumun yardımcı olmasıyla hallolabilecek problemler. Ancak toplum bu konuda bilgili ve farkındalığı olan bir tutum içinde değil. Bu da aileler için en büyük problem.
    • Çocuklarının onlar olmadan devam edemeyeceği korkusu her ailede söz konusu. Bu seminerde de bu konu konuşuldu.
    • Kaynaştırma sürecinde yaşanan sorunlar: Çocukları okul kabul etse bile hep bireysel eğitim almış olan çocuklar grupta zorlanıyorlar.
    • Yorgunluk: Babalar, ailelerin yorgun olduklarını ve bu yorgunluk için yardım almak istedikleri vurgusunu yaptılar.
  • Gelen bir soruda iyi bir öğretmen nasıl olmalı sorusuna babalar şu cevapları verdiler:
    • Özel gereksinimli çocuklara pozitif ayrımcılık yapılsın.
    • Öğretmenler güncel uygulamaları takip etsin.
    • Üniversitelerde yapılan çalışmalar öğretmenler kanalıyla ailelere yansısın.
    • Öğretmenler derslerde telefona ve saate bakmasınlar. Dakika sayıyormuş duygusu aileleri rahatsız ediyor.
    • Öğretmenler özel gereksinimli çocukları ve mesleklerini sevmiyorlarsa bu işi yapmasınlar.
    • Öğretmenler çocukları daha iyi tanısın.
    • Öğretmenler derslerden önce hazır olmalılar.
    • Öğretmenler işlerine saygı duymalılar.
    • Öğretmenler daha tatlı dilli olmalılar.
    • (Biz bu önerileri not aldık, okulda bir bir konuşup kendi sistemimizi gözden geçireceğiz. Diğer okullara da bunu öneriyorum. Bu yazıyı bu amaçla hazırlıyorum.)
  • Bu "sıkıntı"ların çok vurgulanması üzerine söz aldım ve "Hiç mi güzel yanı yok? Size otizm bir şeyler katmış olmalı." diye sordum. Ancak babalar ve seminerin moderatörü "otizm sadece bir sıkıntı" diyerek benim soruma net bir cevap verdiler. (Bu konuya yeniden döneceğim.) Aldığım yanıtlar ise şöyle oldu:
    • Samimi dostluklar edindiklerini söylediler.
    • Vakitlerini dolu dolu yaşamayı öğrendikleri konusunda hemfikir oldular.
    • Sabretmeyi öğrendiklerini söylediler. Diğer insanlara göre daha sabırlı olduklarını düşünüyorlar.

Seminerdeki babaların sunumlarına dair görüşlerim

Babaların bu denli karamsar olduğunu görmek beni büyük bir sarsıntıya uğrattı. Gün boyu bu seminerin etkisi ile düşünüp durdum. Sonrasında kendi velilerimle konuştuğumda rahatladım. Üç babanın üçünün de sunduğu kadar olumsuz bakmıyor aileler.
Babaların bu karamsarlıklarına rağmen süreç içerisinde söz sahibi olmaları, çabalamaları ve öğrenme istekleri beni çok mutlu etti. Bütün uzmanların aynı fikirde olduğunu düşündüğüm bir fikrim var; babalar genellikle sürecin dışında kalıyor. Seminere katılan üç babanın bu katılımı ve samimiyeti beni çok mutlu etti.

Özel gereksinimli çocukların babalarına dair bilimsel veriler
  • Yapılan çalışmalar babaların genellikle inkar aşamasından ileriye geçmekte annelere göre daha çok zorlandıklarını göstermekte.
  • Çoğu çocuk derslere, okula ya da sosyal etkinliklere anneleri eşlik etmekte; babalar dışarıda kalmakta.
  • Babalar, çocuklarını annelerden daha az ve yanlış tanımaktalar.
  • Özel gereksinimli çocuklara davranışlarında anneler daha kontrollü ve bilgiliyken; babalar daha fevri olabiliyorlar.

Özel gereksinimli çocukların babalarına öneriler
  • Süreçle ilgili bilgi sahibi olmak, sürece dahil olmanın ilk adımı.
  • Zaten yorulan annelere "yardımcı ebeveyn" olarak katılmak değil bir ebeveyn olarak katılmak daha doğru.
  • Sadece maddi bir destek olarak değil, manevi bir destek olarak da çocuklarımızın yanında olmalıyız.
  • Özellikle erkek çocuklarla özbakım, günlük yaşam, toplumsal uyum gibi beceriler çalışılırken babaların model olması oldukça önemli. Babaların bu konuda istekli ve ilgili olması herkes için çok güzel bir avantaj.
Bu seminerde "Hadi Oyuna" projesi tanıtıldı. Kesinlikle keyifli ve anlamlı bir proje. Ben buradan naçizane birkaç öneride bulunmak istiyorum. Moderatör arkadaşın karamsar cümleleri ve otizmi bir hastalık olarak nitelemesi oldukça yanlıştı. Ben bir özel eğitimci olarak diğer misyonumuzun ailelere anlamlı umutlar vermek olduğunu düşünürüm. Böyle projelere imza atan kişilerin "Otizm bir sıkıntı.", "Çekilecek dert değil." gibi ifadelerle bir seminerde bulunması beni çok kaygılandırdı. Projedeki hassas tavrı ve güzel fikri oldukça değerli olan bu kişinin böylesi bir hata yapması beni üzdüğü için buradan naçizane farklı bir yol göstermek istiyorum. Umarım o arkadaş görebilir ve bu fikrimi düşünüp haklı olduğumu görebilir.

Hadi Oyuna projesine geçeyim. Otizmli çocuklarla, gönüllü ablalar ve abiler haftanın belirli günlerinde oyunlar oynuyor. Herkes gönüllü. Bu projeye birçok şehirden birçok gönüllü ve otizmli aile katılmış durumda. Birçok seminerler düzenleniyor bu konuda. Fikir almak için sosyal paylaşım sitelerinden kendi hesaplarından takip edebilirsiniz.

Uzmanların daha çok işine yaraması ve fikir vermesi amacıyla hazırladım bu yazımı. Umarım amacıma ulaşabilmişimdir. Soru, görüş ve önerileriniz için şimdiden teşekkürler. Görüşmek üzere.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Metreküp – Kilogram Çevirme – Hesaplama Tablosu

Ağırlık birimleri hesaplama cetvelinden kilogramı metreküpe çevirme ve metreküpü kilograma çevirme örnekleri aşağıda yer almaktadır. METREKÜP KİLOGRAM ÇEVİRME ÖRNEKLERİ Aşağıda kullanılan metreküp – kilo çevirme formülü ayrıntılı değerlendirmeler dikkate alınmadan hesaplanmıştır. Yani halk arasındaki tabir ile düz hesaptır. Dolayısıyla bilimsel çalışmalarda dikkate alınmamalıdır. 1 m3 kaç kilogram eder?    1000 kg eder 2 m3 kaç kilogram eder?    2000 kg eder 3 m3 kaç kilogram eder?    3000 kg eder 4 m3 kaç kilogram eder?    4000 kg eder 5 m3 kaç kilogram eder?    5000 kg eder 6 m3 kaç kilogram eder?    6000 kg eder 7 m3 kaç kilogram eder?    7000 kg eder 8 m3 kaç kilogram eder?    8000 kg eder 9 m3 kaç kilogram eder?    9000 kg eder 10 m3 kaç kilogram eder?    10000 kg eder 11 m3 kaç kilogram eder?    11000 kg eder 12 m3 kaç kilogram eder?    12000 kg eder 13 m3 kaç kilogram eder?    13000 kg eder 14 m3 kaç kilogram eder?    14000 kg eder 15 m3 kaç kilogr

1 Metreküp Kum Kaç El Arabası – Kaç Kürek Yapar

Ağırlık formülleri örnekleri rehberinden 1 metreküp kum – kürek çevirme ve 1 el arabası kum – kürek ölçüleri hesaplama ve birim çevirme ile ilgili bilgiler aşağıdaki satırda bulunmaktadır. 1 METREKÜP KUM – EL ARABASI – 1 METREKÜP KUM ÇEVİRME 1 metreküp kum kaç el arabası yapar? 20 el arabası eder. 1 el arabası kum kaç metreküp yapar? 0,5 m3 eder. 1 METREKÜP KUM – KÜREK – 1 METREKÜP KUM   ÇEVİRME 1 metreküp kum kaç kürek yapar? 400 kürek eder. 1 kürek kum kaç metreküp yapar? 0,005 m3 eder. Hesaplamada yararlanılan terimler: kaç metreküp kumdur, kaç el arabasıdır, kaç kürektir Hesaplamada yararlanılan kısaltmalar: Metreküp’ün kısaltması m3, El arabası’nin kısaltması ea, Kürek’ın kısaltması kürek Burada 1 metreküp kum – kürek hesaplama ve 1 metreküp kum – el arabası hesaplama örnekleri verilmiştir. Bu sayfada alan 1 metreküp kum hesaplama tablosu ve birim çevirici değerleri yaklaşık değerlerdir ve dolayısıyla kesin rakamları ifade etmez. Formüller vasıtasıyla hesaplanmış ol

1 Yemek Kaşığı Kaç CC – Kaç CL Yapar

Ağırlık formülleri örnekleri rehberinden santilitre– yemek kaşığı ve yemek kaşığı – cc ölçüleri hesaplama ve birim çevirme ile ilgili bilgiler aşağıdaki satırda bulunmaktadır. YEMEK KAŞIĞI – CC – YEMEK KAŞIĞI ÇEVİRME 1 yemek kaşığı kaç cc yapar? ? cc eder. 1 cc kaç yemek kaşığı yapar? ? yemek kaşığı eder. YEMEK KAŞIĞI – SANTİLİTRE – YEMEK KAŞIĞI    ÇEVİRME 1 yemek kaşığı kaç santilitre yapar? 1 cl eder. 1 santilitre kaç yemek kaşığı yapar? 1 yemek kaşığı eder. Hesaplamada yararlanılan terimler: kaç yemek kaşığıdır, kaç ccdır, kaç santilitredir Hesaplamada yararlanılan kısaltmalar: CC’nın kısaltması cc, Yemek kaşığı’nın kısaltması yk, Santilitre’nin kısaltması cl Burada yemek kaşığı – santilitre hesaplama ve yemek kaşığı – cc hesaplama örnekleri verilmiştir. Bu sayfada alan yemek kaşığı hesaplama tablosu ve birim çevirici değerleri yaklaşık değerlerdir ve dolayısıyla kesin rakamları ifade etmez. Formüller vasıtasıyla hesaplanmış olup bilimsel ve akademik çalışmalar için y